Hastalar ve diş hekimleri dentin aşırı hassasiyetinin küçük bir ağız sağlığı sorunu mu yoksa kronik bir durum olduğunu mu düşünüyor?
Hassasiyet hakkında daha çok konuşmak
Dentin aşırı hassasiyetine proaktif tanı koymak, diş hekimi-hasta ilişkisini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu, özellikle uzaktan danışma çağında çok önemli olabilir. Hastalara ağızlarında yiyecekleri dolaştırıp dolaştırmadıklarına dair basit bir soru yöneltmek, ağız sağlığının onlar için taşıdığı anlama daha geniş bir açıdan bakma fırsatı yaratmak için bir sıçrama tahtası olabilir.
Dentin aşırı hassasiyeti hakkında farklı düşünmenin zamanı geldi mi?
Dentin aşırı hassasiyetinin (DAH) her 3 kişiden 1'inde görüldüğü tahmin edilmektedir.1 Bir durum olarak DAH’ın yaygınlığı hem hastalar hem de diş hekimleri tarafından küçük bir ağız sağlığı sorunu olarak kabul edildiği anlamına gelebilir. Ancak DAH ile başa çıkma yöntemleri hafif semptomlar yaşayan hastalarda bile günlük aktiviteleri etkileyebilir.
Sheffield Üniversitesi, Klinik Diş Hekimliği Fakültesi’nde Medikal Sosyoloji Profesörü olan Prof. Barry Gibson "Bu sorunun bazı insanlar için ağız sağlığı ile ilişkili yaşam kalitesi üzerinde gerçekten önemli etkilerle sonuçlanabildiğini biliyoruz" dedikten sonra, DAH'ın kişileri etkileme şeklinin çok hafiften öngörülebilir hale gelmeye ve “hastalığın ilerlemesinin” bir parçası olmaya kadar değişebildiğini de söylüyor.
Bu durum, diş hekimlerine DAH'ı yeniden değerlendirmek için bir fırsat sunuyor mu? Profesör Gibson sözlerine şöyle devam ediyor: "Buna kronik bir sorun gözüyle bakmak, diş hekiminin burada pekala ilerleme de olabileceğini görebileceği anlamına gelir. Bu, uzun vadeli ve yönetilmesi gereken bir şey olabilir" .
Bu sağlık ve hastalık yolculuğunu anlamak yaşamsal önem taşır ve diş hekimi-hasta etkileşimi açısından hastaların diş hekimi koltuğunda geçirdikleri zamanın ötesinde uzun dönemli yararları olabilir. Londra’daki King's College’da Sağlık Psikolojisi Okutmanı olan Dr. Koula Asimakopoulou, cerrahi dışında basit bir diş sorununun hastaların gerçek yaşamlarına etkisinin farkına varmanın, onlarla hekimleri arasındaki etkileşimi değiştirmeye yardım edebileceğine inanmakta ve şunları söylemektedir: "Bu, hastayla olan ilişkide gerçek anlamda güven ve itimat oluşturmak üzere kolay, basit ve hafif olanı kullanarak -ve bunları düzelterek- bir ilişki tesis etmekle ilgilidir.”
Diş hekimleriyle yapılan bir araştırmada, her 10 diş hekiminden 9’u hastalarının dentin aşırı hassasiyetine (DAH) tanı koymanın kendileri için kişisel açıdan önemli olduğunu söylemiştir.1 Ne var ki, yalnızca %39’u DAH’a dair proaktif soru yöneltmiştir.1
Sheffield Üniversitesi, Klinik Diş Hekimliği Fakültesi’nde, Medikal Sosyoloji Profesörü olan Prof. Barry Gibson hastalara DAH ile ilgili soru sormada proaktif olmanın daha geniş kapsamlı faydaları olabileceği fikrine katılıyor: "Dentin aşırı hassasiyeti konusunda özenli ve dikkatli olan diş hekimleri bu hastaları önemsediklerini gösteriyorlar ve bu da hastaların ihtiyaç duyduklarında onlara gelip destek istemelerini kolaylaştıracaktır. Bunu daha sonra hatırlayacak ve olumlu gözle bakacaklardır."
Hastayla daha iyi bir ilişki kurmak diş hekimlerine de belirgin kişisel artılar sağlar. Bir ankette diş hekimlerinin %99'u hastalarla iyi ilişkiler kurma ve bu ilişkileri sürdürmenin hasta memnuniyetini sıklıkla veya bir ölçüde arttırdığını, %93'ü klinik sonuçları sıklıkla veya belirli bir düzeyde iyileştirdiğini ve %97'si hasta başvuru oranlarını arttırdığını ifade etmiştir.1
Hayati değil - ama önemli.
Profesör Gibson’un ekibinin araştırması yıllar içinde DAH’ın "konumu değiştirilmiş, önemsizleştirilmiş ve sorun sayılmayan bir soruna dönüştürülmüş" olduğunu ortaya koymaktadır.2 Prof. Gibson bunun halk sağlığında esasen çürüğe odaklanmanın zorunlu bir sonucu olmasına karşın, şimdi aşırı fırçalama kaynaklı dentin aşırı hassasiyeti gibi, gelişmiş ağız bakımının doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkan durumlar gördüğümüze işaret etmektedir.
Diş hekimlerinin açısından bakıldığında dentin aşırı hassasiyeti sık görülen bir durumdur. GSK’nın dünya genelinde diş hekimleriyle yaptığı bir araştırmaya göre diş hekimlerinin %45’i günde en az bir kez DAH tanısı koymaktadır.3 Dentin aşırı hassasiyetinden daha az endişe duyan hastaların diş hekiminden tavsiye isteme olasılıkları da, şaşırtıcı olmayan biçimde, daha düşüktü: çok endişeli olanlarda %82’ye karşılık daha az endişe duyanlarda %42.4 Ne var ki, DAH konusunda daha az endişe duyan hastaların bile yaklaşık yarısı en az ayda bir kez ve üçte birden fazlası her hafta semptomlar yaşamaktadır.5
Bu DAH deneyimi büyük endişe duyan kişilerdekiyle genel olarak benzer ise de, söz konusu ‘hafif’ mağdurlar kendilerini hassasiyeti veya ‘sorunu’ olan biri gibi kategorize etmeme eğilimindedir; bu kişiler basitçe zaman zaman hassasiyet yaşamaktadır ve yaşam biçimi değişiklikleri yaparak onunla başa çıkmanın yollarını bulmuşlardır.6,7 Ama neden böyle yapmak zorunda kalsınlar? Profesör Gibson, diş hekimlerinin hasta popülasyonlarının önemli bir bölümüyle etkileşime girme fırsatını kaçırıyor olabileceğine inanmaktadır: "[Araştırmamızdaki] pek çok katılımcı, dentin aşırı hassasiyetinin hakikaten hayatlarının bir parçası olduğunu ifade etmiştir".
"Bu durumun etkisinin, bazı insanlar için ağız sağlığı ile ilgili yaşam kalitesi üzerinde gerçekten önemli etkilerle sonuçlanabileceğini biliyoruz"
Önemli olan onlardır
Hasta odaklı bir yaklaşım oluşturmak önemlidir. Araştırmalar, beş bileşenin hasta merkezli bir yaklaşıma yardımcı olmada önemli olduğunu saptamıştır; bunların yokluğunda hastaların memnuniyeti daha düşüktür, kendilerine sağlanan kolaylık daha azdır ve daha fazla semptom yükü yaşayabilirler:3
- İletişim ve ortaklık (hastaların kaygıları ve beklentileriyle ilgilenen, sorunu ve tedaviyi tartışan ve kabul eden anlayışlı bir sağlık profesyoneli)
- Kişisel ilişki (hastayı ve duygusal ihtiyaçlarını bilen bir sağlık profesyoneli)
- Sağlığı desteklemek
- Pozitif yaklaşım (sorun ve ne zaman çözüleceği konusunda kesin olmak)
- Hastanın yaşamı üzerindeki etkiyle ilgilenmek.
Diş araştırmalarında hasta-diş hekimi ilişkisini kişiye özel kılmanın ağızda olup bitenin ötesine uzandığı saptanmıştır. Diş hekimlerinin kendilerinden, aile hayatından veya işten söz etmenin, kendi kişisel deneyimlerini paylaşmanın ve hastayla konuşmak ve onu dinlemek için zaman ayırmanın bu ilişkinin kurulmasına yardımcı olduğunu söylemiştir.1
DAH, hastalarla daha kişisel bir sohbet başlatma şansını diş hekimlerine sunabilir. Profesör Gibson şunlara işaret ediyor: "Dentin aşırı hassasiyetinden hastalık olmayan bir tür durum veya sanki gerçek olmayan bir sorun ya da önemsizmiş gibi söz etmek, böyle konuşmak aslında gerçek bir fırsat penceresini kapatmaktır. Pek çok hasta için konuşma o anda sona erer. İlgi göstermeden ve bu daha ayrıntılı sohbeti geliştirmeden ‘bu sadece aşırı hassasiyet, hassasiyete yönelik bir diş macunu kullanmayı düşünün’ demektir.”
Dr. Asimakopoulou DAH hakkında soru yöneltmenin mevcut davranışta bir değişiklik gerektirebileceğini kabul ediyor. “Burada diş hekimlerinin, normal rutinlerinde DAH ile ilgili soruları hastayla konuşmalarına dahil etmelerine yardımcı olmak açısından, desteklenmeye ihtiyaçları olabilir. Şöyle ki, DAH’a dair sorular sormak normaldir ve kabul edilebilir bir durumdur. Tabiri caizse, asıl bunu yapmamak biraz tuhaf bir davranıştır.”
Elbette DAH birçok hasta için sorun olmayabilir. Her üç hastadan birinde DAH olduğu kabul edilmekteyse de, daha fazla hasta etkilenmiş olabilir çünkü her hasta bunu kendileri için belirli bir sorun olarak görmeyebilir veya diş hekimlerine anlatmaya değer bulmayabilir.4
Dr. Asimakopoulou DAH'ı standart bir soru şeklinde sormanın bu yüzden önemli olduğuna inanıyor. "Bu gerçekten hasta odaklı olmak ve hasta tarafından yönlendirilmekle ilgili. Bir hastanın 'hayır, teşekkür ederim, bu konu hakkında konuşmak istemiyorum' demesi, onunla bu konuda asla konuşmamanız gerektiği anlamına gelmez."
Bu durum hayal mahsulü değil
Proaktif bir yaklaşım sergilemek ve DAH hakkında soru sormak sosyolojide giderek daha fazla kabul gören bir kavram olan yeni bakım etiğine bir örnektir. Profesör Gibson bunu şöyle açıklıyor: "İyi bir diş hekimi, bu tür bir bakım etiği sergileyen, ilgi ve dikkat gösteren ve hastaya birey olarak odaklanan biridir. Eğer bir hasta hassasiyetle gelirse ve siz buna özen ve dikkat göstermezseniz, daha sonra progresyon olduğunda bu gerçekten faturasını hastanın ödeyeceği bir sorun olacak."
DAH hakkında soru sormak, hastalar hayatlarında dişle ilgili yolculuklarına devam ederken diş hekiminin onların yanında olmasını sağlar. Dr Asimakopoulou "Diş hekimi dentin aşırı hassasiyetini bir sorun olarak tanıdığında, ona 1: varlığına dikkat ederek; 2: bunu normalleştirerek ve 3: ardından bir çözüm sunarak önem vermiş olur. Bu tür bir konuşma hastalar için son derece yararlı olacaktır çünkü onların bazı şeyleri kafalarından uydurmadıklarını, bunun bir hayal mahsulü olmadığını, fiziksel kökenli bir sorun olduğunu ve diş hekiminin zamanı ve ilgisine değer olduğunu ortaya koyar."
Bu anlayış hastaların diş bakımı kalitesine ilişkin algılarının ve diş hekiminden destek isteme olasılıklarının, bakım sağlayıcı olarak diş hekimlerine dair algılarıyla ilişkili olduğunu gösteren araştırmalarla desteklenmektedir.2 Hastalar için, tedavi seçenekleri hakkında kendilerini bilgilendiren diş hekimleri ve onların iletişim becerileri, duydukları memnuniyet düzeylerini arttırması muhtemel görülen özellikler arasındadır.2
Ağzınızda ‘yiyecekleri dolaştırıyor musunuz’?
Bir başvuru sırasında DAH hakkında konuşmaya zaman ayırmak çok kolay olabilir ve onu günlük bir rutin içine yerleştirmeye yardım eder. Prof. Gibson’un bir önerisi, DAH konusu açıldığında, hassasiyetleri olup olmadığını anlamanın bir yolu olarak hastalara ‘ağızlarında yiyecekleri dolaştırıp dolaştırmadıklarını’ sormaktır. Veriler, ankete katılan kişilerden %80'inin belirli dişlere temastan kaçınmak için yiyecekleri ağızlarının içinde dolaştırmak anlamında 'yiyeceklerle oynadıklarını' ortaya çıkarmıştır.5,6
Prof. Gibson “İlgi ve dikkat göstermek için, ağızlarında yiyecekleri dolaştırıp dolaştırmadıklarını sorun. ‘Ağzınızda yiyeceklerle oynuyor musunuz, ağzınızın belli bölgelerini sakınıyor musunuz? Bana bundan biraz daha bahsedin.’ Açık sorular sorun, hastanın bu konuda konuşmasına izin verin ve bunu yapmaları için onları cesaretlendirin,” önerisinde bulunuyor.
Ardından, Dentin Aşırı Hassasiyeti Deneyimi Anketi'nin (DAHDA) kullanılması diş hekimlerine bunu daha derinlemesine araştırma imkanı verir. Profesör Gibson, bu anket değişimi ölçmek amacıyla tasarlanmışsa da, DAH’ın nasıl ilerlediğini belirlemede bir referans olarak kullanılabileceğini ve görüşmelere yardımcı olan bir araç olarak da istifade edilebileceğini söylüyor. DAHDA’ya erişmek ve ofisinizde kullanmak amacıyla indirmek için buraya tıklayarak kayıt olun/oturum açın.
Elbette, bu daha geniş kapsamlı hasta iletişim prensiplerine uygun olmalıdır. Dr. Asimakopoulou bir görüşmeyi açık sorular sorarak başlatmayı, bir gündem belirlemeyi, hastanın gündemiyle ilgilenmeyi, yapılacakları özetlemeyi ve hastayla üzerinde uzlaşılan akıllı hedefleri tespit etmeyi öneriyor.
Dr. Asimakopoulou bu temel ilkelerin uzaktan konsültasyonlarda da geçerli olduğunu ekliyor. Asimakopoulou’nun bu yeni iletişim dünyasından kaygı duyan diş hekimlerine vereceği son bir güvence daha var. "Diş hekimlerinin iletişim pratikleri diş hekimliği pratiklerinden daha uzun geçmişe sahiptir!”.
Yolculuğu başlatın
Hastalara DAH tanısı koymada proaktif olmak sadece uygulamaya dönük hasta merkezli yaklaşımı geliştirmekle kalmaz, bakım etiğini sergilemenin bir yolu da olabilir. Bu da sonuçta kalıcı olacak devamlı ilişkiler tesis edebilir.
Yüzyüze olmayan konsültasyonlara geçişle, DAH diş hekimine kendi önleyici diş hekimliği değerlerinin daha kapsamlı yönlerini sergilemek için kolay bir fırsat sağlayabilir.
Dr. Asimakopoulou'nun dediği gibi: "Bireyin sağlık ve hastalık yolculuğunu gerçekten anlamak ve onu insan olarak bütüncül bir yaklaşımla tedavi etmek önemlidir."
İletişim becerilerinin temelleri7,8
- Aktif biçimde dinlemek – ve kapalı değil açık sorular kullanmak.
- Empati kurmak.
- Jargon içermeyen, kolay anlaşılır bir dil kullanarak açıklamak, örn., dentin aşırı hassasiyeti yerine hassas dişler demek. Semptomlarından daha az rahatsızlık duyan hastaların kendilerini hassasiyete sahip görmediklerinin farkında olmak.9 Bunun yerine, onlara dişlerinde herhangi bir hisse neden olabilecek sıcak/soğuk içecekler gibi tetikleyicileri sormak bir yanıtla sonuçlanacak bir yaklaşım olabilir.
- Bilgileri netleştirmek ve hastanın anlayıp anlamadığını kontrol etmek.
- Çok heceli sözcükler içeren cümleler yerine anlaması daha kolay, az heceli sözcükler içeren kısa cümleler kullanmak.
- Daha anlaşılır cümleler kurmak.
- Güvence vermek.
- Hastaya önce önemli noktaları anlatmak – bunların önemli noktalar olduğunu söylemek ve gerekirse tekrarlamak.
- Genel değil spesifik olmak.
- Sözel olmayan ifadeler önemlidir ve uzaktan danışmada bunlar zenginleştirilebilir, örn., beden dili, yüz ifadeleri, duruş, jestler, sözcükler dışındaki dil, örn., ses tonu, perde, ‘Hmm’lar’ ve ‘eee’ler’. İletişim becerilerinin %93 kadarı sözsüzdür, yalnızca %7’si sözeldir.
Uzaktan konsültasyonlara ilişkin ipuçları
Hastalarınıza yardım etmek için pratik rehber
Dentin aşırı hassasiyeti olan hastalarla iletişim kurma konusunda daha fazla ipucu için danışma aracımızı indirin.
Aşırı hassasiyet psikolojiyle buluşuyor
Dentin aşırı hassasiyetini psikolojik bir etkiye sahip kronik bir durum olarak yeniden çerçevelemek, diş hekimlerinin başarılı hasta davranış değişikliği ile ilişkilendirilmesine izin verebilir.
Pratikte iletişim
İyi iletişim becerileri hasta güvenini oluşturur. Dentin aşırı hassasiyeti gibi ağız sağlığı spektrumunun hafif ucundaki koşullar hakkında proaktif olarak soru sormak, diş hekimlerinin empati göstermesine ve hasta yakınlığı oluşturmasına olanak tanır.
Hassasiyet: Genel Bakış
Dentin aşırı hassasiyeti durumu hakkında daha fazla bilgi edinin.
Hasta bilgilendirme kaynakları
Hastalarınız için bilgilendirme kaynaklarını indirin.